Ağız Nasıl Yazılır?
"Ağız" nasıl yazılır, TDK imla kılavuzundaki yazılışı şu şekildedir.
✓ Doğru Yazılışı: ağız, -ğzı
Diğer TDK Anlamları
ağız (I) (isim, anatomi)
- Anlamı:
- Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk.
- Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü.
- Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı
- Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap.
- Koy, körfez, liman, yol vb. yerlerin açık yanı.
- Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak.
- Kesici aletlerin keskin tarafı
- (dil bilimi) Bir dilin sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği
- Kez, kere, defa.
- Üslup, ifade özelliği
- Uç, kenar.
- (mecaz) Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı birtakım sözler söyleme özelliği.
- (müzik) Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü.
- Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk.
- Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü.
- Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı
- Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap.
- Koy, körfez, liman, yol vb. yerlerin açık yanı.
- Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak.
- Kesici aletlerin keskin tarafı
- (dil bilimi) Bir dilin sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği
- Kez, kere, defa.
- Üslup, ifade özelliği
- Uç, kenar.
- (mecaz) Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı birtakım sözler söyleme özelliği.
- (müzik) Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü.
- Birleşik Sözler:
- ağız ağıza
- ağız alışkanlığı
- ağız birliği
- ağız dalaşı
- ağız değişikliği
- ağız dolusu
- ağız kâhyası
- ağız kalabalığı
- ağız kavafı
- ağız kavgası
- ağız kokusu
- ağız nişanı
- ağızotu
- ağız şakası
- ağız tadı
- ağız tatsızlığı
- ağız tüfeği
- ağız tütünü
- ağız ünlüsü
- ağız ünsüzü
- ağızdan ağıza
- ağzı açık
- ağzı bir
- ağzı bozuk
- ağzı büyük
- ağzı gevşek
- ağzı havada
- ağzı kalabalık
- ağzı kara
- ağzı kenetli
- ağzı kilitli
- ağzı kulaklarında
- ağzı pek
- ağzı pis
- ağzı sıkı
- açıkağız
- bayramlık ağız
- çatal ağız
- sarıağız
- yarım ağız
- aslan ağzı
- aslanağzı
- dört yol ağzı
- düşman ağzı
- esnaf ağzı
- halk ağzı
- kapı ağzı
- kaynana ağzı
- kol ağzı
- kurtağzı
- külhanbeyi ağzı
- küllük ağzı
- mide ağzı
- şoför ağzı
- taşra ağzı
- tavşanağzı
- tezgâhtar ağzı
- yanardağ ağzı
- yavruağzı
- yol ağzı
- ilk ağızda
- yüreği ağzında
- ağız ağıza
- ağız alışkanlığı
- ağız birliği
- ağız dalaşı
- ağız değişikliği
- ağız dolusu
- ağız kâhyası
- ağız kalabalığı
- ağız kavafı
- ağız kavgası
- ağız kokusu
- ağız nişanı
- ağızotu
- ağız şakası
- ağız tadı
- ağız tatsızlığı
- ağız tüfeği
- ağız tütünü
- ağız ünlüsü
- ağız ünsüzü
- ağızdan ağıza
- ağzı açık
- ağzı bir
- ağzı bozuk
- ağzı büyük
- ağzı gevşek
- ağzı havada
- ağzı kalabalık
- ağzı kara
- ağzı kenetli
- ağzı kilitli
- ağzı kulaklarında
- ağzı pek
- ağzı pis
- ağzı sıkı
- açıkağız
- bayramlık ağız
- çatal ağız
- sarıağız
- yarım ağız
- aslan ağzı
- aslanağzı
- dört yol ağzı
- düşman ağzı
- esnaf ağzı
- halk ağzı
- kapı ağzı
- kaynana ağzı
- kol ağzı
- kurtağzı
- külhanbeyi ağzı
- küllük ağzı
- mide ağzı
- şoför ağzı
- taşra ağzı
- tavşanağzı
- tezgâhtar ağzı
- yanardağ ağzı
- yavruağzı
- yol ağzı
- ilk ağızda
- yüreği ağzında
- Örnek Metin:
- Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı. H. R. Gürpınar
- Çelik ağızlı, küçük gül makasını kâğıdından çıkardı. R. H. Karay
- Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu. S. F. Abasıyanık
- Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler. T. Buğra
- Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı. H. R. Gürpınar
- Çelik ağızlı, küçük gül makasını kâğıdından çıkardı. R. H. Karay
- Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu. S. F. Abasıyanık
- Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler. T. Buğra
- Atasözler ve Deyimler:
- ağız açmak
- ağız açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız aramak
- ağız burun birbirine karışmak
- ağızda dağılmak
- ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın
- ağızda sakız gibi çiğnemek
- ağız değiştirmek
- ağız dil vermemek
- ağız etmek
- ağız kullanmak
- ağızlara sakız olmak
- ağız satmak
- ağız tamburası çalmak
- ağız tıkamak
- ağız yapmak
- ağız yaymak
- ağız yer, yüz utanır
- ağız yoklamak
- ağza alınmaz (veya alınmayacak)
- ağza almamak
- ağza düşmek
- ağza koyacak bir şey
- ağza tat, boğaza feryat
- ağzı burnu yerinde
- ağzı çiriş çanağına dönmek
- ağzı dili bağlanmak
- ağzı dili kurumak
- ağzı dili tutulmak
- ağzı dolu dolu konuşmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağzı kurumak
- ağzı kurusun
- ağzı laf (veya lakırtı) yapmak
- ağzına almak
- ağzına almamak
- ağzına atmak
- ağzına bakakalmak
- ağzına baktırmak
- ağzına bir kemik atmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzına bir şey (veya çöp veya lokma) koymamak
- ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar
- ağzına burnuna bulaştırmak
- ağzına düşmek
- ağzına etmek
- ağzına geldiği gibi
- ağzına geleni söylemek
- ağzına gem vurmak
- ağzına kilit takmak (veya vurmak)
- ağzına kira istemek
- ağzına layık
- ağzına sağlık
- ağzına sakız olmak
- ağzına sürmemek
- ağzına taş almış
- ağzına tıkamak
- ağzına tükürmek
- ağzına verilmesini beklemek (veya istemek)
- ağzına vur, lokmasını al
- ağzına yakışmamak
- ağzına yüzüne bulaştırmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzında bırakmak
- ağzında büyümek
- ağzında çalkalanmak
- ağzında gevelemek
- ağzından
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzından bal akmak
- ağzından burnundan getirmek
- ağzından çıkanı (veya çıkan sözü) kulağı duymamak (veya işitmemek)
- ağzından çıkmak
- ağzından çıt çıkmamak
- ağzından dirhemle çıkmak
- ağzından dökülmek
- ağzından düşmemek (veya düşürmemek)
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme
- ağzından kaçırmak
- ağzından kapmak
- ağzından lakırtı (veya laf) almak (veya çekmek)
- ağzından lokmasını almak
- ağzından yel alsın
- ağzında yaş kalmamak
- ağzını açacağına gözünü aç
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağzını açmak
- ağzını açmamak
- ağzını aramak (veya yoklamak)
- ağzını bıçak açmamak
- ağzını bozmak
- ağzını burnunu çarşamba çanağına (veya pazarına) çevirmek
- ağzını burnunu dağıtmak
- ağzını dilini bağlamak
- ağzını havaya (veya poyraza) açmak
- ağzını hayra aç!
- ağzını kapamak
- ağzını kapamak (veya kilitlemek)
- ağzını kiraya vermek
- ağzını koklamak
- ağzını kullanmak (veya satmak)
- ağzını mühürlemek
- ağzının içine bakmak
- ağzının içine baktırmak
- ağzının içine girmek
- ağzının içi yangın yerine dönmek
- ağzının kaşığı (kalıbı veya lokması) olmamak
- ağzının mührü ile
- ağzının payını (veya ölçüsünü) vermek
- ağzının perhizi yok
- ağzının suyu akmak
- ağzını öpeyim (veya seveyim)
- ağzını sıkı (veya pek) tutmak
- ağzını tıkamak
- ağzını toplamak
- ağzını (veya çenesini) tutmak
- ağzı oynamak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokmak
- ağzı teneke kaplı (olmak)
- ağzı var dili yok
- ağzı varmamak
- ağzı yanmak
- ağzıyla kuş tutsa...
- ağız açmak
- ağız açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız aramak
- ağız burun birbirine karışmak
- ağızda dağılmak
- ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın
- ağızda sakız gibi çiğnemek
- ağız değiştirmek
- ağız dil vermemek
- ağız etmek
- ağız kullanmak
- ağızlara sakız olmak
- ağız satmak
- ağız tamburası çalmak
- ağız tıkamak
- ağız yapmak
- ağız yaymak
- ağız yer, yüz utanır
- ağız yoklamak
- ağza alınmaz (veya alınmayacak)
- ağza almamak
- ağza düşmek
- ağza koyacak bir şey
- ağza tat, boğaza feryat
- ağzı burnu yerinde
- ağzı çiriş çanağına dönmek
- ağzı dili bağlanmak
- ağzı dili kurumak
- ağzı dili tutulmak
- ağzı dolu dolu konuşmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağzı kurumak
- ağzı kurusun
- ağzı laf (veya lakırtı) yapmak
- ağzına almak
- ağzına almamak
- ağzına atmak
- ağzına bakakalmak
- ağzına baktırmak
- ağzına bir kemik atmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzına bir şey (veya çöp veya lokma) koymamak
- ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar
- ağzına burnuna bulaştırmak
- ağzına düşmek
- ağzına etmek
- ağzına geldiği gibi
- ağzına geleni söylemek
- ağzına gem vurmak
- ağzına kilit takmak (veya vurmak)
- ağzına kira istemek
- ağzına layık
- ağzına sağlık
- ağzına sakız olmak
- ağzına sürmemek
- ağzına taş almış
- ağzına tıkamak
- ağzına tükürmek
- ağzına verilmesini beklemek (veya istemek)
- ağzına vur, lokmasını al
- ağzına yakışmamak
- ağzına yüzüne bulaştırmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzında bırakmak
- ağzında büyümek
- ağzında çalkalanmak
- ağzında gevelemek
- ağzından
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzından bal akmak
- ağzından burnundan getirmek
- ağzından çıkanı (veya çıkan sözü) kulağı duymamak (veya işitmemek)
- ağzından çıkmak
- ağzından çıt çıkmamak
- ağzından dirhemle çıkmak
- ağzından dökülmek
- ağzından düşmemek (veya düşürmemek)
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme
- ağzından kaçırmak
- ağzından kapmak
- ağzından lakırtı (veya laf) almak (veya çekmek)
- ağzından lokmasını almak
- ağzından yel alsın
- ağzında yaş kalmamak
- ağzını açacağına gözünü aç
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağzını açmak
- ağzını açmamak
- ağzını aramak (veya yoklamak)
- ağzını bıçak açmamak
- ağzını bozmak
- ağzını burnunu çarşamba çanağına (veya pazarına) çevirmek
- ağzını burnunu dağıtmak
- ağzını dilini bağlamak
- ağzını havaya (veya poyraza) açmak
- ağzını hayra aç!
- ağzını kapamak
- ağzını kapamak (veya kilitlemek)
- ağzını kiraya vermek
- ağzını koklamak
- ağzını kullanmak (veya satmak)
- ağzını mühürlemek
- ağzının içine bakmak
- ağzının içine baktırmak
- ağzının içine girmek
- ağzının içi yangın yerine dönmek
- ağzının kaşığı (kalıbı veya lokması) olmamak
- ağzının mührü ile
- ağzının payını (veya ölçüsünü) vermek
- ağzının perhizi yok
- ağzının suyu akmak
- ağzını öpeyim (veya seveyim)
- ağzını sıkı (veya pek) tutmak
- ağzını tıkamak
- ağzını toplamak
- ağzını (veya çenesini) tutmak
- ağzı oynamak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokmak
- ağzı teneke kaplı (olmak)
- ağzı var dili yok
- ağzı varmamak
- ağzı yanmak
- ağzıyla kuş tutsa...
ağız (II) (isim)
- Anlamı:
- Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
- Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
Terimin farklı anlamlarını keşfetmek için türkçe sözlük, türkçe ingilizce sözlük, terimler sözlüğü, eş anlamlılar ve mitoloji sözlüğüne göz atabilirsin.